EmoJucxLar

emolaaa hqqında hersey puada

17 Haziran 2008 Salı

vampirleün öselliqleü

Vampirlerin Özellikleri...1.Daha duyarlı duyu organları - Karanlıkta Görebilme - Daha gelişmiş renk tayfı - Hassas Duyum - Geliştirilmiş koku alma duyusu 2.Gelişmiş fiziksel güç 3.Geliştirilmiş hareket-çabukluk 4.Kısa mesafede biçim değiştirmeden yüksek süratte uçuş kabiliyeti 5.Yaraları çok hızlı iyileştirme, İnsan hastalıklarına karşı direnç 6.İnsanlar ve daha zayıf vampirler üzerinde hipnotik kontrol. 7.Diğer varlıkları karizmaları ile kontrol etme. 8.Ekstra Duyarlı Ten ve olaylara karşı önsezi 9.Yarasa şekline dönüşebilme 10.Toprakta eriyerek kaybolma. 11.Sise dönüşerek kaybolma 12.Yarasa,köpek,kurt gibi hayvanları kontrol etme yetisi 13.Duvara tırmanma kabiliyetiKayıtlara Geçmiş Bazı Vampirler;Blow Çobanı: Bir zamanlar Blow kasabasında yaşayan bir çoban, bilinmeyen bir nedenden ötürü ölür ve gömülür. Gömülmesinden birkaç gün sonra, geceleri ortaya çıkmaya ve önüne gelen herkese saldırmaya başlar; ve saldırdığı herkes 8 gün içinde ölür. Gece baskınlarının sayısı artınca, halk çobanın mezarını açar ve kalbine bir kazık saplayarak tekrar kapatırlar. O gece, çoban çok daha öfkeli ve saldırgan olarak tekrar ortaya çıkar - elinde kalbine saklanan kazıkla birlikte. Artık çok korkmuş olan halk, ertesi gün cesedi mezarından tekrar çıkarır ve ateşe verir. Arnold Paul: 1700 yılında Medvegiada doğmuştur. 1727 yılında genç bir asker olan Arnold Paul, Belgrad civarındaki kasabasına geri döner ve askerliği boyunca biriktirdiği parayla bir ev alıp evlenir. Arnoldun üzerinden asla atamadığı melankoninin sebebini uzun bir süre boyunca merak eden karısına Arnold en sonunda gerçeği açıklar ve askerliği sırasında uzak bir kasabada boynunu ısıran ve kanını emmeye çalışan bir vampirle mücadele etmek zorunda kaldığını söyler. Vampiri mezarına kadar takip edip onu öldürmeyi başardığını, ve bir vampire dönüşmemek için söylentilerden öğrendiği gibi vampirin mezar toprağından yediğini, kanından içtiğini ve yaralarını vampir kanıyla yıkadığını itiraf eder. Bu itiraftan sadece birkaç gün sonra, Arnold oldukça yüksek bir saman yükünün tepesinden düşer ve 3 gün sonra can verir. Gömülmesinden bir ay sonra köy halkı, Arnoldun geceleri dolaşırken görüldüğünü söylemeye başlar. Onunla direkt temasa geçen kişilerse birkaç gün geçmeden ölürler. Birkaç gece saldırısının ardından, konu yetkililere iletilir. Arnoldun mezarı açıldığında bedeninin hiç bozulmadığı ve dudağının kenarlarında taze kan kalıntıları bulunduğu görülür. Arnoldun kalbine bir kazık saplanır ve Arnold yüksek sesle haykırır; bunun üzerine bedeni yakılır. Aynı işlem, Arnoldun saldırısı sonucu öldüğü söylenen kişilerin bedenlerine de uygulanır. Olaydan beş sene sonra, 1731 yılında, aynı bölgede gece saldırıları tekrar başgösterir. 3 ay işçinde 17 kişi saldırıya uğrar. Yetkililer tarafından ifadeler doğrultusunda açılan bir takım mezarlarda vampirlere rastlanır. Bu yeni vampirler de yakıldıktan sonra, bölge tekrar huzura kavuşur. Bu olay hakkında aralarında askeri doktorlar ve yöneticilerin de bulunduğu tanıkların verdiği ifadeler, bir takım dosyalarda hala saklanmaktadır. Peter Plogoyowitz: Kisolova adındaki bir Macaristan kasabasında yaşayan Peter Plogoyowitz, ölümünden 3 gün sonra geceyarısı kasaba sokaklarında yürürken görülür. Zaman içinde Peter, insanlara saldırmaya ve 24 saat içinde ölmelerine neden olmaya başlar. Bu olaylar üzerine yetkililere başvuran kasaba halkı, Peterin cesedinin incelenmesi için gereken izni alır ve mezarı açarlar. Peterin cesedinin bozulmamış bir halde olduğunu gören halk, kalbine bir kazık saplar ve taze kanın her yere fışkırmasını hayret ve korkuyla izler. Peterin bedeni yakıldıktan sonra, kasabadaki kabus biter.VAMPİRLERLE İLGİLİ TÜM TERİMLER;Vampirler, hiyerarşiye çok önem veren varlıklardır. Camarilla birliği, bu konuda kendi içinde son derece gelişmiş bir sistem kurmuştur. PRINCE Vampirlerin yaşadığı bölgeler, çeşitli sınırlarla bölünmüştür. Her bölüm, bir Prince tarafından yönetilir; bir Prince ise, en yaşlı vampirler tarafından seçilir. Bir Prince tarafından yönetilen her bölüme "Domain" adı verilmektedir. Yabancı bir Domain'de izinsiz avlanırken yakalanan bir vampir, Prince tarafından cezalandırılabilir. Domain prensleri, genellikle Ventrue veya Toreador klanı üyelerinden seçilir. Ancak, yer yer Brujah, Nosferatu, hatta Malkavian prenslerine dahi rastlanmıştır. Bir Prince, kendi Domain'i çerçevesinde tam yetkiye sahiptir. Av sınırlarını çizebilir, belli bölgeleri kanın yasak olduğu nötr alanlar ilan edebilir. Camarilla'nın 6 ilkesini ihlal eden vampirleri kendi bölgesinde avlayabilir. Prince hakimiyet alanlarının sınırları genelde şehirlerle çizilmiştir. Mesela; Paris'in, Chicago'nun, Atlanta'nın ayrı ayrı Prince'leri vardır. Bir Prince söz konusu bölgede asırlardır yaşamış vampirlerden seçilmiş olduğundan, bölgesinde neler olup bittiğini herkesten daha iyi bilir. PRIMOGEN Her "Domain"de, Prince'e yardım etmek amacıyla kurulmuş bir de Primogen grubu vardır. Bu grup, çeşitli ırkların yaşlılarından oluşan bir meclistir. Bir Domain'de Prince'in sözü emir sayılsa da, başarısız Prince'lerin Primogen'i tarafından yok edildiği tarihte görülmüştür. ELDER 300 yıldan daha uzun süredir yaşayan vampirlere verilen addır. Bir Elder, yaşadığı süre zarfında birçok güç kazanmıştır ve son derece ölümcül ve tehlikelidir. ANCILLAE Elder'ların bir alt sınıfıdır. Genellikle 100-300 yıldır yaşayan vampirlerdir; ancak büyük başarılar gösteren daha genç vampirlere de bu sıfat verilebilir. Genellikle Elder'larına hizmet etmekle uğraşırlar. Kendi aralarında güç savaşları olsa da, bu savaşlar Elder'lar arasındaki savaşlardan çok daha zayıftır. NEONATE Vampir ırkının tabanını oluşturan sınıftır. Bir asırdan daha kısa süredir yaşayan vampirlerdir

vampiree


























Vampirlerin Doğuşu...Bundan yüzyıllar önce, yapraklardaki sakin rüzgar dokunuşu ve kuş cıvıltılarıyla dolu dünyanın sessizliği bir ışıkla bozuldu; bu ışık, barış rüzgarlarını dindirip dünyanın tüm benliğini sömürecek olan olgunun, insanlığın ilk hüzmesiydi. Adem ve Havva adındaki fırtına öncesi sessizliğin ilk fısıltısı, sonraları evlenecek ve 3 tane de oğulları olacaktı; Caine, Abel ve Seth. İlk doğan Caine, bitkileri yetiştirdi. Onları suladı ve büyüttü, hayat verdi. İkinci doğan Abel hayvanlara baktı. Onları besledi ve büyüttü.Bir gün babaları Adem, iki oğluna keskin bir ses tonuyla; "Caine ve Abel, yukarıdaki için bir kurban getirin. Getirin ki yaratıcınıza olan minnetiniz bilinsin." dedi. Caine, yukarıdaki için en tatlı meyvelerini, en olgun bitkilerini getirdi. Abel ise en genç, en güçlü hayvanını kurban etti.İki kardeş de kurbanlarını Adem'in ocağına koydular ve ateşe verdiler. Duman onları yavaşça yukarı doğru götürdü. Abel'in kurbanı tatlı bir koku yayıp kabul edilirken, Caine'inki kabul edilmedi ve Caine sert bir şekilde azarlandı.İlk doğan (Caine) ağlamaya başladı, gece gündüz yukarıdakine dua etti.Gel zaman git zaman, Adem kurban vaktinin yeniden geldiğini söyledi. Abel yine en güçlü ve genç hayvanlarından birini öldürdü. Caine ise eli boş geldi, çünkü kurbanının istenmeyeceğini biliyordu. "Caine, neden bir kurban getirmedin?" diye sordu Abel. İlk doğan, gözleri yaşlı bir şekilde kardeşinin kalbine mızrak saplayarak onu kurban etti; hayatta en çok sevdiği şeyi.Bu olayın ardından yukarıdaki onu cennetten attı, ve Nod denilen bir yere sürgün etti.Caine karanlıkta yalnız kalmıştı. Açtı, üşüyordu ve ağlıyordu... Karanlığın içinden tatlı bir ses geldi. Siyahlar içinde bir kadın Caine'e doğru yaklaştı:"Hikayeni biliyorum, Nod'lu Caine. Açsın, bende yemek var. Üşüyorsun, bende kıyafetler var. Üzgünsün, bende rahatlık var". Şaşırmış olan Caine: "Benim gibi lanetli birini niye rahatlatasın? Neden giydiresin? Neden besleyesin?" dedi, ve alacağı cevapla daha da şaşıracaktı:"Ben senin babanın ilk karısıyım. Yukarıdakine karşı geldim ve özgürlüğü karanlıklarda buldum. Ben Lilith'im. Bir zamanlar ben de üşüyordum. Benim için sıcaklık yoktu. Bir zamanlar ben de açtım, benim için yemek yoktu. Bir zamanlar ben de üzgündüm, benim için rahatlık yoktu."Lilith, Caine'i ağırladı ve onu besledi, rahatlattı. Caine onun evinde bir süre kaldı, ve bir gün ona sordu: "Sadece karanlıktan, bu evi nasıl yaptın? Nasıl kıyafetler yarattın? Yiyeceklerini nasıl yetiştirdin?"Lilith gülümsedi ve cevap verdi: "Ben uyandım. Bu sayede istediğim gücü yaratıyorum". Gözleri parıldayan Caine: "Beni de uyandır Lilith, benim de güce ihtiyacım var. Ben de kendi evimi, giysilerimi, yiyeceklerimi yaratmalıyım.""Uyanmanın sana ne yapacağını bilmiyorum. Sen baban tarafından lanetlendin. Ölebilirsin, sonsuza kadar değişebilirsin." İçini kemiren heyecanla Caine:"Güç olmayan bir yaşamın ne önemi var? Sen olmadan ben ölürüm, ama senin kölen olarak yaşayamam." Lilith Caine'i seviyordu. Sonuçlarından emin olmadığı için istemese de Caine'e olan sevgisi, içinden gelen sesin önüne geçti ve onu uyandırdı. Bileğinden gelen kanı bir kaba koydu ve Caine'e içirdi. Caine Abyss'e düştü, o kadar uzun süre düştü ki bu ona sonsuzluk gibi geldi. Gözlerini açtığında karanlık bir yerdeydi.Karanlığın içinde Caine parlak bir ışık gördü. Gecede parlayan ateş, Michael, Kutsal Ateşin koruyucusu ona gelmişti, ve şöyle dedi. "Adem ve Havva'nın oğlu, suçun büyük ama babamın bağışlayıcılığı daha büyük. O seni affetti."Kızgın ve kırgın Caine cevap verdi: "yukarıdakinin acımasıyla değil ancak kendi vicdanımla gurur içinde yaşayabilirim." Reddetmişti. Ve Michael ona ilk lanetini verdi:"Bu diyarlarda gezdiğin sürece, sen ve senin çocukların ateşten korkacak. Ateşim sizin derinizi yakacak ve sizi mahvedecek."O gecenin sabahında, ufuktan Raphael, güneşin koruyucusu göründü. Caine'e şöyle dedi: "Adem'in oğlu, Havva'nın oğlu, kardeşin Abel cennetten senin günahlarını affetti. Tanrı'nın bağışlamasını kabul etmeyecek misin?"Caine cevap verdi: "Abel'ın bağışlaması bir şey ifade etmez. Ancak ben kendimi affedebilirsem gerçekten affolmuş sayılırım", ve reddetti. Onun için değişen pek olmamıştı, bir şey dışında; Raphael ona ikinci lanetini vermişti:"Bu diyarda gezdiğin sürece sen ve çocukların gün doğuşundan korkacak. Güneşin ışınları sizi ateş gibi yakacak. Şimdi git ve karanlık bir yere saklan, saklan ki güneşin gazabını hissetme!" İçini hırs bürüyen Caine kaçtı, kaçtı... ve karanlık bir mağaraya saklanarak derin bir uykuya daldı. Uyandığında ölüm meleği Uriel onu kanatlarının arasında tutuyordu. Caine'e doğru eğilerek kulağına fısıldadı: "Adem'in oğlu, Havva'nın oğlu, Tanrı senin bütün günahlarını bağışladı, kabul et ve bütün lanetlerinden kurtul.."Büyük bir fırsat gibi görünen bu teklife kırgınlığı dinmeyen Caine cevap verdi: "Tanrının bağışlamasıyla değil, kendi bağışlamamla yaşayacağım. Ben benim. Yaptıklarımı yaptım. Bu asla değişmeyecek".Ve Tanrının kendisi, Uriel'ın ağzından Caine'e son ve en büyük lanetini verdi:"Sen ve senin çocukların, bu diyarda gezdiği sürece karanlığa tutunacaklar. Sadece kan içecekler. Sadece kül yiyecekler. Bir ölü gibi yaşayacaklar, fakat ölmeyecekler. Son günlere kadar dokunduğunuz her şey yok olacak!"Bu lanetle Caine acı bir çığlık attı, gözlerinden kan geliyordu. Kanı bir kabın içine doldurdu ve içti.Kafasını kaldırdığında Gabriel karşısında duruyordu. Fırtına sonrası sessizliğinin verdiği yankıyla: "Adem'in oğlu, Havva'nın oğlu; babamın bağışlayıcılığı sandığından çok daha büyük. Şimdi bile affedilmeye bir yol açıldı. Bu yola "Golconda" diyeceksin. Çocuklarına ondan bahset, çünkü sadece bu yolla yeniden ışıkta yürüyebileceksiniz."







Kural Bir :
Gizlilik Gerçek yüzünü kandan olmayanlara göstermeyeceksin. Bu senin kan üzerindeki haktan vazgeçmen demektir.
Kural İki :
Bölge Senin bölgen senin meselendir. Diğerleri senin bölgende ana saygı göstermelidirler. Kimse senin bölgende sana karşı gelemez.
Kural Üç :
Nesil Başka birini ancak yaşlıların onayıyla yaratabilirsin. Eğer izin almadan başkasını yaratırsan, yarattığın seninle birlikte öldürülür.
Kural Dört :
Sorumluluk Yarattığın senin kendi çocuğundur. Onu serbest bırakana dek sen yönetmelisin. Onun günahları senden sorulacaktır.
Kural Beş :
Konukseverlik Bir başkasının bölgesine saygı göster. Yabancı bir şehre gidersen kendini yöneticisie tanıt. Onun onayı olmadan sen hiçsin.
Kural Altı :
Yok EtmeKendi kanından birini yok etmeyeceksin. Yok etme hakkı ancak yaşlılara aittir. Yalnızca en yaşlı olan kan avı için onay verebilir.
Kan Avı : Yaşlıların onayı ile bir vampirin ölüm emrinin verilmesi. Kan avı başlatıldığı takdirde o vampir görüldüğü yerde öldürülür

vampirlerin özellikleri

Vampirlerin Özellikleri1.Daha duyarlı duyu organları- Karanlıkta Görebilme- Daha gelişmiş renk tayfı- Hassas Duyum- Geliştirilmiş koku alma duyusu 2.Gelişmiş fiziksel güç3.Geliştirilmiş hareket-çabukluk4.Kısa mesafede biçim değiştirmeden yüksek süratte uçuş kabiliyeti5.Yaraları çok hızlı iyileştirme, İnsan hastalıklarına karşı direnç6.İnsanlar ve daha zayıf vampirler üzerinde hipnotik kontrol.7.Diğer varlıkları karizmaları ile kontrol etme.8.Ekstra Duyarlı Ten ve olaylara karşı önsezi9.Yarasa şekline dönüşebilme10.Toprakta eriyerek kaybolma.11.Sise dönüşerek kaybolma12.Yarasa,köpek,kurt gibi hayvanları kontrol etme yetisi13.Duvara tırmanma kabiliyeti14.Doğa elementlerinden ateş ve su hariç rüzgar, yağmur, yıldırım, şimşek gibi olguları kontrol
Prensipleri Vampirler 6 esas prensip sayesinde asırlardır varlıklarını devam ettirdiler.Bu prensiplerden herhangi birisinin ihlali o vampirin yok oluşuyla son buldu. Vampirlerin bu 6 temel prensibi şunlardır:1.The Legacy : Unutma, taşıdığın kan Tanrı tarafından lanetlenmiş ve Lilith tarafından kutsanmıştır. Vampir olduktan sonra ölümlü hayatının bir anlamı yoktur. Ölümlü yaşamın senin yaratıcına karşı, ölümsüz yaşamın ise Tanrıya karşı işlenmiş bir günahtır. 2.Destruction : Kendi soyundan birini yok etmen yasaklanmıştır. Yalnızca Elder`ların yok etme hakları vardır. 3.Progeny : Elder`ının izni olmadan kendin vampir yaratamazsın. Yoksa sen ve senin soyun yok edilir. 4.Accounting : Yarattığın çocukların özgürlüklerini kazanana kadar senin kontrolün altındadır. Unutma, çocukların özgür olana dek onların günahlarından sen sorumlusun. 5.Domain : Her efendinin kendi bölgesi ve kendi kuralları vardır. Bunlara saygı göster. 6.Masquerade : Asla kendi kimliğini, doğanı başkalarına( özellikle insanlara) açıklama, belli etme. Yoksa kaderin yok edilmek olur. Bu prensipleri esas alan vampirlerin kuralları ise şunlardır:Genel Kurallar:1.Vampir Loncası Role Playing’i esas alarak kurulmuş bir loncadır.Bu sebeple loncaya katılmak isteyen kişiler öncelikle Vampir RP’sini tam anlamıyla öğrenmek durumundadır.Loncaya katılmak isteyen kişiler belirli bir süre Akademia’da kaldıktan sonra Candidate(Aday) olarak loncada bulundurulacak ve kurallara uyması durumunda loncanın tam bir üyesi olacaktır.RP'nin hakkını tam olarak verebilen kişiler loncamızda barınabileceklerdir2.Vampir loncası , Count Ryan L.Bringer’ın başkanlığındaki Antediluvian konseyi tarafından yönetilir. Konseye gelen kararlar üyelerin ve başkanın verdiği oylarla kabul veya reddedilir.Kabul edilen kararlar Konsey başkanı tarafından onaylanır ve yürürlüğe girer. Hiçbir üye konseyin aldığı kararları yargılayamaz, sorgulayamaz.a)Konsey üyeleri her hafta uygun görülen bir gün ve saatte toplanırlar ve alınması gereken kararları değerlendirirler. Loncaya aday olarak dahil edilen kişilerin loncada kalması veya gitmesi konusunda karar alırlar.b)Görevini yapamayan konsey üyesinin görevine son verilir ve konseye başka bir üye alınır.3.Lonca üyelerinin küfür etmesi, her ne olursa olsun bir kişiyi öldürdükten sonra onunla onunla dalga geçmesi, Speed, injection gibi programları kullanması yasaktır.Kısaca aradığımız oyuncuların kalitesi çok önemlidir.4.Loncadaki her vampir, Ocllo şehrinde düzeni sağlamak ve düzeni bozanları Count’a bildirmekle yükümlüdür.5.Başka bir loncanın üyeleriyle işbirliği yapmak, sebebi her ne olursa olsun yasaktır.6.Lonca üyelerinin, aralarında çıkan bir tartışmayı kendi yöntemlerine göre çözmeye çalışması(öldürmesi) yasaktır. Bu gibi bir anlaşmazlık "Yargı Sistemi" tarafından çözülür.7.Her vampir, lisanını tamamiyle öğrenmeli ve kullanmalıdır. Bu hem role playing in devamı hem de lonca içerisindeki birlik için şarttır.Savaş Düzeni ve Kuralları:1.Loncaya giren herkes gerektiği yerde ölmeyi bilmelidir.Herhangi bir savaşta lonca üyesini savaş alanında bırakıp kaçmak affedilmeyen bir suçtur.2.Savaş alanında kimse birbirinden kopmayacak herkes birbirine yardım edecektir. Savaşlarda amaç tek bir vampirin bile ölmemesidir.3.Kalede veya bir başka yerde,şaka amaçlı bile olsa kesinlikle bir vampir diğerine saldırmayacaktır.4.Savaşlarda komutanların emirleri eksiksiz olarak yerine getirilecektir.Bir komutanın herhangi bir emrine uymayan veya bu emrini sorgulayan kişi loncadan uzaklaştırılır. Savaş komutanları Antediluvianlar’dır.5.Savaş esnasında düşmanların tamamı ölmeden loot yapmak yasaktır.6.Kendisinden üst düzey bir vampir olmasına karşın , gate açarak orduyu herhangi bir yere götürmek ve bu sayede ordunun gücünü ve düzenini bozmak yasaktır.7.Savaşlarda o an ordunun başında bulunan en yetkili kişi gate açacak ve onun emri ile saldırılar gerçekleştirilecektir.8.Savaş alanında bütün ordu aynı yerde duracaktır.Sebebi her ne olursa olsun, ordudan ayrılmak, kaçan bir düşmanın peşinden koşup orduyu zor durumda bırakmak, yasaktır. Savaş kazanılmadan orduyu yanlız bırakmak, loncadan atılma sebeplerinin başında gelir.*Loncaya giren her üye bu kuralların tamamını kabul etmiş sayılır. "Ben bu kuralı görmemiştim" gibi bir söz bahane olarak kabul edilmeyeceğinden herkesin kuralları tam olarak anlaması ve onlara uyması gerekmektedir. Bu kuralların herhangi birisinin ihlali halinde uyarı yapılacak, aynı davranışın tekrarlanması halinde üye loncadan uzaklaştırılacaktır.Yargı ve Karar SistemiBu sistem lonca içinde kararsızlığı engellemek amacıyla kurulmuştur.Lonca içerisinde çıkan anlaşmazlıklar bu yapı sayesinde çözülür.Yargıyı gerektiren özel durumlar Vampires Loncasında saklıdır.Yargılamanın gerekli görüldüğü durumlarda Count'un başkanlığındaki Antediluvianlar toplanır ve konu görüşülüp oylamaya sunulur. Çoğunluğun kararı ve Count'un onayı ile karar yürürlüğe girer ve 24 saat içerisinde uygulamaya konulur.Lonca içindeki aksaklıklar, tartışmalar, loncanın ve şehrin geleceğiyle ilgili seçimler kişisel kararlarla değil, bu sistem ile sonuçlandırılır ve yürürlüğe girer.Üye Alımı:-Vampires loncasına alınacak üyeler öncelikle Akademia loncasına girecektir.Bu loncada savaş,role play gibi gerekli konularda alacağı eğitimlerden sonra yapılacak sınavı geçmelidir. Bunu başaran Akademia üyesi Antediluvianların oylamasıyla değerlendirilir. Olumlu bir karar çıkarsa Count’un onayına sunulur. Onun onayı ile aday Vampires bünyesine alınır.-Alınmasına karar verilen aday bir ayin ile vampirleştirilir ve bağlılık yemini eder. O zamana kadarki geçmişini unutur ve önünde yeni bir sayfa açar.

Vampires (Vampirler)








Karpatya'ya hoşgeldin arkadaşım. Seni sabırsızlıkla bekliyorum. Bu gece iyi uyu. Sabah 3'te Bukoniva için parti başlayacak; senin için hazırlanmış o yerde. Borgo Pass'de at arabam senin için bekliyor olacak ve seni bana getirecek. Umarım Londra'dan başlayan yolculuğun iyi geçmiştir ve umarım ki benim güzel evimde kalmaktan hoşlanacaksın.







Dracula,Bram Stoker











KAN YAŞAMDIR



Vampirler nasıl açıklanabilir ?Efsane mi yoksa sadece bir söylence mi ?Bir romantiğin veya gotik yazarların yazdığı bir hikaye mi ?Ya da vampirler gerçek mi? Vampirlerin kökeni hakkındaki genel kanı, 1931 yapımı klasiklerden biri olan ve Bela Lugosi'nin oynadığı "Dracula" filmiyle ortaya çıktığıdır. Akıllardaki vampir imajı her zaman kültürlü bir Avrupalıdır, soylu sınıfın yaratığıdır, büyük ve kasvetli bir şatoda yaşar, görkemli eşyalara sahiptir. Asla şarap içmez. Değişik bir damak zevki vardır ve bu da bizi ondan ayırır:Kan ! Vampir kendisi sahip olmadığı için yaşayan bir canlıdan taze kan içmek zorundadır.















Son yıllarda Vampir kavramı Amerika'ya kadar yayılmıştır. Özellikle New Orleans çoğu zaman bu nedenden dolayı Amerikalıdan çok Avrupalı gibi kabul edilir. Anne Rice'ın Lestat'ı ve diğer filmlerdeki vampirler ya da Vampirle Görüşme’nin verdiği vampirler hakkındaki bilgiler, Kont Dracula'olgusundan farklı değildir. Örneğin vampirler bilgili, kültürlü, şık, ama canavar ruhludur. Şehvetli ve baştan çıkarıcıdır. Bu da modern vampir görüşünün bir diğer unsurudur. Aynı zamanda bu etken vampiri diğer kötü ruh ve hortlaklardan ayırır. Ayrıca vampirler güçlü bir cinsel çekime sahiptirler. Ancak kan tutkusu ve erotizm vampirin en belirgin özellikleri değildir ya da anahtar kelime bunlar değildir. En önemli özellik, vampirin ölü oluşudur. Bu da ölümle ilgili tüm düşünce ve soruları bir anda ortaya çıkarır. Böylelikle ölüm hakkındaki kaçınılmaz korku ve kabuslarla vampir hikayelerini beslenmiş olur."Kan yaşamdır.." der Bela Lugosi'nin Dracula'sı (orijinal olarak İncil’de de geçen bir sözcedir); daha sonra şöyle ekler ,"Ölmek, gerçekten ölü olmak.. Görkemli bir şeydir.. "Bu eski zamanlardan gelen ölümün, yaşamın ve kanın önemini anlatan sözler, vampirin çok eski çağlara dayanan gizemini de aynı şekilde açıklamış olur. İlk vampir Kont Dracula değildir. İlk vampirlerin kökeni İsa'dan asırlarca öncesine, modern zamanlardaki sözde şeytansı vampirlerin büyük düşmanı olanlara kadar gider. Vampir efsanesi ilk uygarlıklardan olan Asur ve Babil medeniyetlerine kadar dayanır. Asıl vampir bugün bildiğimiz kültürlü nazik Avrupalı aristokratlardan değildir. İlk vampir başlangıçta sadece canavardır.












Tarihte Vampirler



Vampirler ne zamandan beri var ? Diğer bir çok efsane gibi başlangıç tarihi tam olarak bilinmiyor; ama vampir hikayesinin kanıtı Mezopotamya’daki Tigris (Dicle) ve Euphrates (Fırat) nehirlerinin yakınındaki Kildani’de, kil ya da taş tabletlerin üzerine yazılmış Asur yazıtlarında bulunmuş olabilir. Kildaniler diyarına, İncil’de geçen Abraham'ın asıl evi olan "Ur of the Chaldeans" da denir."Lilith", İbranilerin kutsal kitabında geçen muhtemel vampirlerden biridir ve kitapta tasvir edilmiştir. İsaiah'ın kitabında geçiyor olsa bile Lilith'in kökleri daha çok Babillilerin "demonolojisine" benzer. Lilith geceleri bir baykuş görüntüsüne bürünerek dolaşan bir canavardı. Avlanmak için yeni doğmuş çocukları ve hamile kadınları arardı. Lilith, geleneğe uygun olarak Adem'in, "Adem ve Havva" olmadan önceki karısıydı, ama daha sonra şeytanın tarafına geçti, çünkü Adem'e itaat etmeyi reddetti. Bir takım olağandışı tutkuları vardı ve doğal olarak kötünün gözüyle bakıyordu. Sonuç olarak Adem 'in ve Havva'nın çocuklarına (yani tüm insan soyundan olanlara) saldıran bir vampire dönüştü.



Vampirlerle ilgili söylenceler Akdeniz’deki Mısır, Eski Yunan ve Roma uygarlıkları boyunca süregelmiştir. Eski Yunanlılar, çocuklarını yiyen ve kanlarını içen strigae veya lamiae'ya inanırlardı. Lamia mitolojide Zeus'un aşığı olarak geçer, fakat Zeus'un karısı Hera ona karşı savaşmıştır. Lamia delirmiş ve kendi dölünü öldürmüştür. Daha sonra da geceleri diğer insanların çocuklarını da aynı şekilde öldürmek için avlanmıştır. Yine Yunanlılar ve Romalılar tarafından bilinen bir hikaye de, Mennipus adında genç bir adamın düğününden bahseder. Düğünde tanınmış bir filozof olan Tyana'li Apollonius çok güzel olduğu söylenen gelini dikkatlice inceler. Apollonius sonunda gelini vampir olmakla suçlar ve hikayeye göre (daha sonra bu hikaye MS 1. yy’da Philostratus isimli bir akademisyen tarafından anlatılmıştır) gelin "vampirizm"i kabul eder. İddiaya göre Menippus ile evlenmesinin sebebi elinin altında içecek taze kan bulundurmak içindir. Vampir hikayeleri canavarların Kiang Shi diye adlandırıldığı eski Çin'de de yer alır. Aynı şekilde eski Hindistan ve Nepal'de de vampirlerin yaşadığı öne sürülmektedir, en azından efsanevi olarak . Mağara duvarlarındaki eski çağlara ait çizimlerde bir takım yaratıkların kan içtiği gösterilmiştir. Nepal’e ait "Ölümün Efendisi" elinde kanla dolu, kafatası şeklinde bir kadeh tutuyor ve kanla dolu bir havuzun önünde duruyor halde betimlenmiştir. Bu duvar resimlerinden bazılarının i.ö. 3000 yıllarına kadar dayanan bir geçmişi olduğuna inanılmaktadır. Rakshaslar, Vedas adı verilen eski kutsal Hindistan yazılarında tarif edilmiştir. Bu yazılarda (tahminen i.ö. 1500) Rakshaslar (yokediciler) vampirler gibi betimlenmiştir. Eski Hindistan hakkındaki bilgilere göre bir başka canavar daha vardır. Bir ağaçtan baş aşağı asılmış, yarasaya benzeyen ve kendi kanından yoksun bir canavar. Bu yaratığa 'Baital' deniliyordu. Diğer eski Asyalılar Malezyalılar gibi "Penanggalen" adındaki bir çeşit vampire inanıyorlardı. Bu yaratık insan başına sahipti ama, bütün organları dışarıdaydı. Ve diğer insanların, özellikle de küçük kurbanlarının kanını içerek yaşardı. Tanınmış vampir yazarı Montague Summers'ın 1928'de yazılmış ve bir klasik olan "Vampir - akrabaları ve Yakınları” nda, İspanyol gezginlerin gelişinden önce vampirlerin Meksika'da yaşamış olabilecekleri söylenir. Ayrıca Arabistan'ın da vampirden haberdar olduğunu yazmıştır. Agul diye hitab edilen "Arap Geceleri Hikayeleri"nde vampir benzeri yaratıklar olduğunu yazmıştır; bu insan eti yiyen bir hortlaktır. Temeli ruhlara dayalı olan Afrika inançlarında da vampir efsanesine dair işaretler vardır. Caffre kabilesi bir ölünün tekrar geri dönebileceğine ve bir canlının kanıyla yaşayabileceği inancını benimsemiştir. Bir çok vampir hikayesinin olduğu eski Peru'da, genç birinin kanının içilerek şeytanın müritlerinden biri olunacağına inanılırdı. Çok eskilere dayanan ölüm korkusu, büyü, hayat veren kan gibi olgular egzotik diyarlardan ve eski çağlardan günümüze kadar gelmiştir. Bugün ise vampirlerin evrimi hala sürmektedir.

















emolaa




alex^mm mhenm daş emo^m





alex^m mhenm